31.08.2011
Yeni bir şehir..
Sonunda oldu.Kendimi bildim bileli bulunduğum şu küçük(her anlamda küçük) ve sıkıcı yerden gidiyorum.. Hayatımın nasıl olabileceğine dair tahminlerim yok ama nasıl olmaması gerektiğini biliyorum ve bu yüzden zor da olsa gidiyorum..Küçük bir tavsiye:İstediğiniz şeyin peşinden gidin çünkü ilerde başka kişilerin seçimlerini yaşamanın verdiği sıkıntıyı yaşamaktansa kendi tercihinizi yaşamanız sizi rahatlatır..Şahsen böyle düşünüyorum...Çünkü küçük yerler gerçekten küçük düşünceler doğuruyor..Hayallerim(Çoğul eki kullandığıma bakmayın hayal sadece tek bir hayal: Özgürlük ve bunu sıkılmadan gerçekleştirebileceğim bir meslek: Çevirmenlik.. ) Umarım ilerde şu eski yazılarıma bakıp aa ne kadar saçma şeyler yazmışım bu böyle mi yazılırmış diyebilecek kültür seviyesinde bir kişi olmayı da umuyorum tabi..
23.08.2011
Inherit The Wind
çıkar.Birde gazeteci var tabi resimde görmş olduğunuz genç adam.Cevapları acayip güzel.İşin ilginç yanı izlettiğim hiç kimse filmi beğenmedi.60 yapımı bir film olduğundan mı yoksa herkesin böyle şeylerden hoşlanamayacağından mı bilemem(Filmi izlerseniz anlayabilirsiniz) Benimse favori filmim oldu =) İzleyin izletin..
20.08.2011
Tehlikeli Oyunlar
Mutsuzluk tam da ciğerlerinize işlemişken okursanız daha da anlamlı gelecek bir kitap.Kitapta bazı sözler var ki sırf o sözleri okumak için o uzun kitabı tekrar okuma isteyebilirsiniz..
Sevdiklerimi tabi ki her zaman olduğu gibi buraya yazacağım.Aslında daha fazla ama buraya maalesef kitabın tamamını yazamayacağımın farkındayım o yüzden okuyun ve dinleyin
Sevdiğim sözlerden birkaçı:
* "Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor,bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor,anlıyor musun ?
* İnsanlık öldü belki de hiç yaşamamıştı..!!
*Geçmiş zamandan sıyrılıp,şimdiki zamana bir yerinden tutunmak istedi.
* Hayata dayanamayan her insan gibi yapılır oyunda:-mış gibi yapılır.
* Kötülüğüm kelimelerin arasında kayboluyor.
* Sonunda insanları karıncalar gibi kalabalık ve nereye koşuştuğunu bilmeden çarpışıp duran önemsiz varlıklara benzetti.
* Hikmet, salona, kolktuğuna döndü.
Başkaları gibi yaşamasını bilmeyenler, başkalarını taklit etmeliydi. Onlar da ellerinden geleni yapıyorlardı: Deniz kıyısında bir kahveye oturuyorlar, ah ne kadar güzel! Diyorlardı. Deniz havası bize iyi geldi, diyorlardı. Önlerinden tekneler geçiyordu: Ne sıcak renklere boyanmış tekneler! Diyorlardı; o renkle o rengi hangi ressam yanyana getirmeye cesaret edebilir? (Bunları Nursel Hanımdan öğrenmişlerdi.) Sağlam deniz havasını içlerine çekiyorlardı; insanın temiz havaya ihtiyacı var, diyorlardı. (Bunu da Bilge'den öğrenmişlerdi.) Bütün bu temiz havaya rağmen, gece iyi uyuyamıyorlardı.
* Onlarda yalnız kaldılar. Deniz kıyısındaki evi tutmadıkları için, kimse denize girmek için mayosunu alıp, onlara gelmedi. Bahçeleri olmadığı için, içkimizle gelip bir sofra kuramayız mehtaba karşı, dediler. Ayrıca, onlar mutlulukların yalnız yaşamak istiyorlarmış, Sevgi öyle söylemiyor muydu, bırakalım yaşasınlar, dediler. Bırakalım istedikleri gibi yaşasınlar. Ve bıraktılar.
19.08.2011
Hayatın Akışı + Ben=İroni
Uzun şeyler yazmayacağım.Halim yok o kadar.
Lys sonuç= Eskişehir Karşılaştırmalı Edebiyat...
Hayalimden biriydi kazanmak.Oldu.. Sevinmedim,sevinemedim. İnsanlar hayali gerçekleştiğinde sevinir.Bu ikisi niye birbirinden bu kadar farklı.?? dinle
16.08.2011
Kuroshitsuji
En son beğenerek izlediğim anime maalesef bir sürü anime var ama içlerinden sadece birkaçı güzel.İşte bu da onlardan bir tanesi.Konusuna gelecek olursak: Victoria döneminde İngiltere’nin en asil ailelerinden biri olan Phantomhive’lar bir yangın sırasında hayatlarını kaybederler.
Yangının ardından kaybolan Phantomhive’ların tek oğlu 12 yaşındaki Ciel Phantomhive; yanında Sebastian Michaelis adlı her konuda mükemmel bilgiye, terbiyeye ve yeteneğe sahip olan bir hizmetkarla birlikte 2 yıl sonra aniden ortaya çıkarak tüm malvarlıklarının ve işlerinin yönetimini devralır. Bir yandan da Sebastian’la birlikte, Kraliçe Victoria’nın ilgilenmesini istediği Londra’daki gizli davaları çözmektedir.Ancak aslında Sebastian, Ciel’in geri dönebilmek için anlaşma yaptığı bir şeytandır.
Yangının ardından kaybolan Phantomhive’ların tek oğlu 12 yaşındaki Ciel Phantomhive; yanında Sebastian Michaelis adlı her konuda mükemmel bilgiye, terbiyeye ve yeteneğe sahip olan bir hizmetkarla birlikte 2 yıl sonra aniden ortaya çıkarak tüm malvarlıklarının ve işlerinin yönetimini devralır. Bir yandan da Sebastian’la birlikte, Kraliçe Victoria’nın ilgilenmesini istediği Londra’daki gizli davaları çözmektedir.Ancak aslında Sebastian, Ciel’in geri dönebilmek için anlaşma yaptığı bir şeytandır.
Böyle şeytana da ıhıımmm..!Bende istiyorum :)
Carlos Fuentes-Kaygı Veren Dostluklar
Çevirisinden mi bilmem ama birkaç öykü bana biraz karmaşık geldi.İçinde 5-6 tane öykü yer alıyor.İsmi yanıltıcı bir kitap ya da ben bağ kuramadım olamaz mı ??
Arka kapak:
Meksika’nın en saygın yazarlarından Carlos Fuentes, altı öyküden oluşan Kaygı Veren Dostluklar ile yaşam ve ölüm denen iki değişmezin arasında sıkışıp kalan varlıkların; hayaletler, vampirler, zebaniler, cadılar ve başka doğaüstü yaratıkların üzerinden okuyucuyu ülkesinin renkli kültür coğrafyasında büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor.
Kaygı Veren Dostluklar’da günlük yaşamlar iç içe geçen doğaüstü varlıklar beklenmedik şekillerde hayatlarına girdikleri insanların kaderlerini değiştiriyor. Bir yandan da Kazıklı Voyvoda’dan İkinci Dünya Savaşı’na, Shakespeare oyunlarından azizelerin rengârenk dünyasına uzanarak aşk, aile, cinsellik ve din gibi evrensel konular irdeleniyor.
Fuentes, fantastik edebiyata görkemli bir dönüş yaptığı Kaygı Veren Dostluklar’da hem Meksika’nın çağdaş kimliğinin geçmiş tarafından nasıl şekillendirildiğini inceleyerek nesiller, sınıflar ve cinsiyetler arasındaki, toplumun üzerine ölü toprağı gibi çöken yabancılaşmayı sorguluyor hem de okuyucuyu ölüm ve yaşamın hem tezatlarını hem de birbirine olan bağımlılığını keşfe davet ediyor; biraz ürküterek, biraz da şehvetle...
Rawi Hage-Hamamböceği
Franz Kafka'nın hamamböceği gibi birşey bekliyordum okuyunca hayal kırıklığı yaşadım..Kötü değil ama ben böyle olay örgüsü beklemiyordum.Okuyacak olanlara tavsiye Kafkanın böcüğü ile alakası yok sadece ufak bi benzetme..
Arka kapak:
Değişim başlıyor. Tövbe edin, sizi kendini beğenmiş, dik konumdaki yaratıklar!
Kafka'nın böceği Gregor Samsa'nın kabuğunun parlaklığı hâlâ gözlerimizi kamaştırıyor ve Dostoyevski'nin yeraltı yaratıkları hâlâ zihinlerimizde kıpırdanıp duruyorken, Rawi Hage, "hamamböceği" ve "yeraltı" imgelerine bambaşka bir boyut kazandırıyor.
Hage'in Ortadoğu'dan Kanada'ya, Montreal'in arka mahallelerine göçen isimsiz kahramanıyla başarısız bir intihar girişiminin ardından tanışıyoruz. Kendisini yarı insan yarı hamamböceği olarak gören bu kahramanı intihara sürükleyen nedenler ve yine göçmenlerden oluşan yakın çevresinin geçmişi yavaş yavaş gözler önüne serilirken, bir yandan da Kanada'nın "soğukluğunda" tutunma çabaları aktarılıyor. Hamamböceği, Hage'e Uluslararası Impac Dublin Edebiyat Ödülünü kazandıran ilk romanı De Niro'nun Oyunu'ndaki gibi, bir varoluş mücadelesi aynı zamanda.
Sudan kalkan rüzgâr, ırmak kıyısında iyice ayaza kesmişti. Ona sırtımı döndüm, kiliseleriyle, eski evleriyle, yüksek binalara yer açmaya hazırlanan eski kente baktım. Buraya nasıl geldiğimi merak ettim. Ne kadar saçma. Çok saçma. Asıl soru şuydu: Sonunu nerede getirmeli? Yerinden ayrılanların tamamı, yaşamlarını iyileştirmek için göç ederler, benim amacımsa ölümümü iyileştirmekti. Belki de önemli olan bitiş şeklidir, yaşama şekli değil, diye düşündüm. Belki de biz, tıpkı filler gibi, seçtiğimiz mezarlara doğru ilerliyoruz.
Arka kapak:
Değişim başlıyor. Tövbe edin, sizi kendini beğenmiş, dik konumdaki yaratıklar!
Kafka'nın böceği Gregor Samsa'nın kabuğunun parlaklığı hâlâ gözlerimizi kamaştırıyor ve Dostoyevski'nin yeraltı yaratıkları hâlâ zihinlerimizde kıpırdanıp duruyorken, Rawi Hage, "hamamböceği" ve "yeraltı" imgelerine bambaşka bir boyut kazandırıyor.
Hage'in Ortadoğu'dan Kanada'ya, Montreal'in arka mahallelerine göçen isimsiz kahramanıyla başarısız bir intihar girişiminin ardından tanışıyoruz. Kendisini yarı insan yarı hamamböceği olarak gören bu kahramanı intihara sürükleyen nedenler ve yine göçmenlerden oluşan yakın çevresinin geçmişi yavaş yavaş gözler önüne serilirken, bir yandan da Kanada'nın "soğukluğunda" tutunma çabaları aktarılıyor. Hamamböceği, Hage'e Uluslararası Impac Dublin Edebiyat Ödülünü kazandıran ilk romanı De Niro'nun Oyunu'ndaki gibi, bir varoluş mücadelesi aynı zamanda.
Sudan kalkan rüzgâr, ırmak kıyısında iyice ayaza kesmişti. Ona sırtımı döndüm, kiliseleriyle, eski evleriyle, yüksek binalara yer açmaya hazırlanan eski kente baktım. Buraya nasıl geldiğimi merak ettim. Ne kadar saçma. Çok saçma. Asıl soru şuydu: Sonunu nerede getirmeli? Yerinden ayrılanların tamamı, yaşamlarını iyileştirmek için göç ederler, benim amacımsa ölümümü iyileştirmekti. Belki de önemli olan bitiş şeklidir, yaşama şekli değil, diye düşündüm. Belki de biz, tıpkı filler gibi, seçtiğimiz mezarlara doğru ilerliyoruz.
Nerelerdeydim??
Uzunca bir süre internetsizlik yüzünden maalesef uzak kalmıştım.Ama artık burdayım.Sırf can sıkıntısı için yazıyorum gerçekten karşılık beklemiyorum.Çünkü ben monologlardan yanayım.Bu süre zarfında çok şey oldu.Mesela okulum bitti.Ama ben devam etmek istemiyorum..!!! Yabancı dil okumak ve şu saçma sapan hayatta en sevdiğim şeyi yapmak istiyorum.Çeviri..Neyse işte lys denen şeye girdim.Kazandım hoş bakalım 3 gün sonra açıklanacak sonuçlar sonra ben yine kaçar..Demeyi çok isterdim tabi ki hayat o kadar kolay değil.Aslında hayat kolayda onu zorlaştıran bizleriz..Sınavı kazandım kazanmasına tercihlerimi de yaptım ama aile denen topluluğun bireyleri var.Nasıl anlatırsın ki ben kendi bölümümü istemiyorum zaten şu dünyadan çok sıkıldım severek yapabileceğim gerçekten çok az şey var diye..Onlara da hak veriyorum şimdiye kadar herşeyden çok çabuk sıkıldım.Kendimi bildim bileli sıkılırım çünkü.Neyse anlamadılar tabii.Haliyle 21 yaşındayım okul 5 sene..İzin vermediler.. Bir yoluna bulup gitmek düşüyor bana da..Çünkü gerçekten sevdiğim çok az şey var.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)